Çarşamba, Ocak 17, 2024

Yapay zeka ve Felsefe üzerine...

Yapay Zeka ve Felsefe Üzerine Zafer Yılmaz-Ulaş Başar Gezgin Söyleşisi...

Yılmaz: Yapay zeka nereden çıktı? Kısa bir giriş olarak, yapay zeka nedir, nereden geliyoruz? 

Gezgin: Yapay zeka, aslında ilk hesap aleti olan abaküsten çıktı. Sonra gittikçe ilerledi, makineleşti ve formel matematikle buluştu. Böylece bilgisayar biliminin temelleri atıldı. Bilgisayar aslında, insanın hesap kitap yapmasını sağlayan bir yardımcı olarak gelişmişti. Ancak zamanla, insanla yarışacak hatta onun yerine geçecek yapay zekalar düşüncesi ortaya çıktı. Bunlar ilk aşamada bedensiz programlardı. Sonra bedenli programlar (robotlar) ortaya çıktı...

Yılmaz: Yapay zekanın tarihçesinde tekrarlayan bahar ve kış dönemlerinden söz edilir, bunlar nelerdir? 

Gezgin: Yapay zekanın Amerika’da bir soğuk savaş ürünü olduğunu anımsayalım. SSCB’yle rekabet bağlamında doğdu. Askeri projelerle başladı. Sözgelimi, bugün muhalif kimliğiyle tanıdığımız Noam Chomsky’nin ilk çalışmalarından biri Amerikan donanması tarafından fonlanmıştı. Sonra büyük şirketler de bu yarışa katıldılar. İlk başta yapay zekayla ilgili büyük bir coşku vardı. İnsan zihninin sırrı çözülmüştü, bilgisayarlarla taklit edilebilecekti. Böylelikle, yapay zekanın altyapısını oluşturmak amacıyla, bilişsel bilimler alanı doğdu. Ancak bu coşku uzun sürmedi. Kısa bir zamanda, bu coşkunun boşa olduğu anlaşıldı. Böylece bahar kışa döndü. Sonra 2000’li yıllara, internet şirketleri dönemine girdik. İnternet şirketlerinin çıkışıyla birlikte yapay zeka çalışmaları hız kazandı. Böylece bir kez daha bahar yaşandı. Bu bahar sürüyor...

Yılmaz: Yapay zekanın günümüzde hem heyecan verici hem de korkutucu veya en azından endişe uyandıran biçimde tartışıldığını görüyoruz. Neden heyecan verici sizce veya neden ürkütücü? “Bedenlenmiş biliş” mi en büyük korku kaynağı?

Gezgin: Bana göre, bu korku, yanlış nedenlerle ama doğru bir korku. Tekillik söylemi var. Şöyle ki, bir gün yapay zeka bilinçlenecek, bizden zeki olduğundan türümüzün kökünü kazıyacak. Çeşitli filmler, örneğin Terminatör bu korkuya dayanıyor. Ama bu korku bence yersiz; çünkü insan bilincini yansılayacak bir yapay zekadan çok uzağız. Olsa olsa insan-makine hibridinde bilinç olabilecek, o da tekillik savının tersi. Fakat başka bir tehlike var: Yapay zekanın kötü insanların eline geçmesi. Bunu bir ölçüde yaşıyoruz: Üç beş yapay zeka şirketinde bir avuç seçilmemiş yönetici, bizim yaşamlarımıza ilişkin kararlar alıyor. Örneğin, sürekli gözetleniyoruz. Bu gözetlenme, Çin’de doruğuna ulaşıyor; fakat Küresel Batı’da da var. Bu kadar gözetlenme, bu şirketlerin kararlarından ileri geliyor. Diğer bir deyişle, yapay zeka zaten kötü ellerde. Kapitalizm koşullarında geliştiği için, insanlığa zararlı olma olasılığı yüksek. Yapay zekalı silahlı insansız hava araçları var. Bunların hataları ölümcül oluyor: Sivilleri vuruyorlar ve kimse bunun için yargılanmıyor. Kısacası, kapitalizm ve otoriter şirketler elinde, yapay zeka, kötü amaçlar için kullanıma açık. Asıl tehlike bu...

Yılmaz: John Searle tarafından ortaya atılan Güçlü YZ ve Zayıf YZ terimleri vardı. Şimdi artık Yapay Genel Zeka’dan söz ediyoruz. Bu kavramları netleştirebilir miyiz?

Gezgin: Güçlü yapay zeka, insan zihninin gerçek bir taklidi, zayıf yapay zeka ise, insan zihninin biçimsel bir taklidi. İkisi farklı. Genel yapay zeka ise özel yapay zekadan ayrılıyor. Özel yapay zeka, belli alanlarda uzmanlaşmış bir yapay zeka. Her şeyi yapamıyor. Genel yapay zeka ise, şimdilik ulaşılmaz bir hedef. İnsan gibi her şeyi yapabilen bir yapay zeka. Buna insan bilinci de girer ki, bu da zor bir hedef...

Yılmaz: Yapay zeka ne kadar teknik ve ne kadar felsefi bir başlık sizce? Felsefe soru sormak ise eğer, yapay zekaya dair neler sorabilir? Yapay zeka felsefesine genel bir çerçeve çizmenizi istesem?

Gezgin: Yapay zeka teknik olduğu kadar felsefi bir konu. Sorulması gereken çok soru var; bunlar teknik boyutların ötesine geçiyor. Felsefede yapay zeka en çok zihin felsefesi alanına karşılık gelir. Bu alanda zihnin yapısal özelliklerini inceleriz. Sözgelimi, Descartes gibi ikiciysek (dualist) zihin-beden problemi diye bir problem tanımlarız. Bunların etkileşimi nasıl olur? Verilen, hipofiz bezidir. Ancak başka düşünürler için, materyalistler için, böyle bir sorun yoktur, çünkü herşey nörolojiktir. İkisi aynıdır diyenler olduğu kadar farklıdır diyenler de vardır. Zihin felsefesindeki sorulara verdiğimiz yanıtlar, yapay zeka modelleri üzerinde etkili olacaktır. Bir diğer alan simgesel mantıktır. Zaten programlama dilleri, örneğin PROLOG, simgesel mantıktan çıkmıştır. Bir diğer alan ise, bilgi felsefesidir. ChatGPT gibi başarılı gibi görünüp gerçekte başarısız olan üretici (generative) yapay zekalar, tam da bilgi felsefesi konusudur. Yapay zekalar, internetteki bilgileri tararlar, ama bunların yanlış olma olasılığı vardır. Yapay zekalar doğruyu yanlışı ayırt edemeyebiliyor. Ayrıca, sanrı (halüsinasyon) denilen bir durum oluyor. Üretici yapay zekalar, bilmediği konularda uydurma bilgi ve kaynak üretiyor. Bu bağlamda bilginin doğruluğu konusu öne çıkıyor...

Yılmaz: Sizin zekâ tanımınız nedir?

Gezgin: Tanımlaması zor. Klasik tanım, zeka testlerinin ölçtükleri becerilerdir olabilir. Weschler testi var örneğin. Ona bakılabilir. Ama bir yandan da, “zeka mı yetenek mi?” sorusu öne çıkıyor. Eskiden zekanın tek olduğu düşünülürdü. Sonra üçlü modeller geldi. En son da çoklu zeka kuramı ortaya çıktı. Ancak çoklu zeka kuramının kullandığı ölçeğe bakıldığında, bir zeka testi değil, ilgi testi olduğu görülüyor. Bu da, kuramı zora sokuyor. Örneğin “müzik zekası mı yeteneği mi?” sorusunu sormak gerekiyor. Belki zeka kavramından vazgeçip yeteneklere odaklanmamız gerekiyor...

Yılmaz: Meselenin özüne girelim. Alan Turing'e atıfta bulunan çok klasik bir soru: "Bir makine düşünebilir mi?". 

Gezgin: Eskiden “düşünebilir” ya da “düşünemez” gibi yanıtlar verilirdi. Şimdi şöyle diyoruz: Bunu yapmak zorunda mı? Neden insanı modellemeye çalışıyoruz ki… Belki de yapay zeka, hayvanlar gibi ayrı bir zekaya, bilince, yeteneğe vb. sahip olacak. Yapay zekanın insan gibi düşünmesi gerekmiyor...

Yılmaz: Sizce insan zekası tamamen mi yoksa kısmen mi hesaplamaya bağlıdır? Bu konuda bir başka önerme de "düşünce bilinçli bir deneyimdir, bir hesaplama değildir". Düşüncenin anlamsal içeriği ve hesaplamanın doğası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gezgin: Sinirbilimsel ve psikanalitik açılardan bakarsak, bilinçsiz/otomatik yaptığımız eylemler var, bilinçli yaptıklarımız var. Aslında, eylemlerimizin çoğu otomatik. Beyinle sinir sistemi arasında sürekli bir bilgi akışı var. Bunun farkında bile değiliz. Hesaplama, yalnızca bir analoji; modelin kendisi değil. Artık hesaplamalı modeller yerine sinir ağlarından esinleniliyor. Bence doğrusu da bu...

Gezgin: Gözlemlenebilir davranışlar yoluyla yapılan Turing testi zekanın faydalı bir tanımı mıdır? Zeka derken davranışa mı bakmak gerekir?

Yılmaz: Turing testini geçen yapay zekaların insan gibi zeki olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla, Turing testinin temel varsayımları bence sıkıntılı. Davranıştan zekayı çıkarmak zor. Aslında bence nasıl ki insanlar için zeka testleri var, yapay zekalar için zeka testleri olmalı. Durumu oradan anlamalıyız. Örneğin, son çıkan üretici yapay zekaların çoğu sınıfta kalıyor; çünkü son çıkan verileri gerçek zamanda işleyemiyorlar. Benim kullandığım basit bir zeka sorusu var (biraz kendini beğenmişlik gibi görünebilir ama): Ulaş Başar Gezgin Youtube’da ne paylaşıyor? Her hafta iki ücretsiz çevrimiçi seminer veriyorum, bunları Youtube’a yüklüyorum. Karşımdaki program, güncel verileri işleyebiliyorsa, bana son yüklediğim videoyu gösteriyor. Bunu yapamayan bir yapay zeka bence başarısız. Bize güncel bilgiler lazım. O açıdan Chatgpt oldukça başarısız; belli bir ayın sonrasının verisine sahip değil. Güncel bilgiyi işlemleyemiyor. Bing, Opera’nın Aria’sı, Perplexity, Chatsonic gibi programlar bu açıdan çok daha başarılı...

Yılmaz: Yine Searle’e döneceğim. Onun Çince Odası argümanında “Searle’ün aldığı girdi Çince yazılardır ve sağladığı çıktı da bu dilsel girdiye ilişkin mantıklı cevaplar veya yorumlardır. Bu çıktı, yani varsayım, yetkin bir Çince konuşmacısının çıktısından ayırt edilemez. Yine de odadaki Searle hiç Çince anlamıyor ve aldığı girdiden de hiç Çince öğrenmeyecek”. Bu argümanı yorumlamanızı istesem?

Gezgin: Diğer bir deyişle, görüntüde veri işleme olsa da, bu, bilme eyleminin gerçekleştiğini göstermez. Dolayısıyla, hesaplamalı yaklaşımlar yanlış yolda. Ama amaç, insanı modellemek değil de, insandan farklı bir zeka türü geliştirmekse, bu tartışma anlamını yitiriyor...

Yılmaz: Bir görüşe göre “yapay zeka uygulamaları şu an aktif algı ve tahmine dayalı işlemeden ibaret”. Buradan hareketle yapay zekayı önemsiz bulan ve küçümseyen bir yaklaşım mevcut. Geldiğimiz aşama önemsiz mi?

Gezgin: Geldiğimiz aşama, önemsiz değil. Yapay zekayı insanın dengi değil de yardımcısı olarak görürsek, insanı modelleme yükünden kurtulmuş oluruz. Yok eğer, amaç insanı modellemekse, “son gelişmeler önemsiz” denebilir...

Yılmaz: Doğal dil işleme (NLP) veya somut örneğiyle ChatGPT için öne sürülen bir argüman: “Sözdizim farklı, semantik farklı”. NLP ve semantik ilişkisini yorumlar mısınız?

Gezgin: Doğal dil işleme, sinir ağlarıyla çok ilerledi. Ancak, yapay çevirmenlerin yapamadıkları da var. Dünya üzerinde 7 bin civarında dil var. Bunların çok azını yapay çevirmenler çevirebiliyor. Sokak dilini çeviremiyorlar; yöresel ağızları çeviremiyorlar; deyimleri ve atasözlerini çevirmekte zorlanıyorlar. Son gelişme olarak, Deep L var. Ancak, bu sorunlar giderilmiş değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder