Ramazan ÖNCEL Ortadoğu´daki kurtlar savaşını
yazdı...
Aslında Kuzey Afrika’dan başlatılıp Orta
Doğu’ya taşınan “Arap Baharı’ diye pompalanan bir emperyal projenin (BOP
projesi, sonra Genişletilmiş Orta Doğu projesi olmuştur) Orta Doğu’da Mısır
Mursi hüsranıyla Ilımlı İslam Projesinin çöküşü tescil edilmiş; bu projenin
nihai hedefiyle taçlandırılacağı Suriye´ye yönelik dünyanın dört yanından
taşınan caniler sürüsü ve bunların ABD ve AB başta olmak üzere Türkiye, Katar,
Suudi Arabistan destekli caniler sürüsünün saldırıları ise (bunlar ÖSO,IŞİD, El
Nursa, Fetih Ordusu… Ve diğer selefi caniler sürüsünün hepsi ama hepsi bu
emperyal proje ve onun taşeronlarınca piyasaya sürülmüştür) Başer Esad’ın beklenmedik direnciyle karşılaşmış, muhalefetin
istenen başarıyı gösterememesi Suriye Direnişinin kalıcılığının görülmesi
sonucu ABD’nin Ortadoğu Politikasının Suriye’de sıkışıp kalmasıyla sonu
belirsiz bir sürece evirildiği bir zamanda RUSYA’NIN tarihi hamlesi gelmiştir...
Aslında geçmiş Dünya savaşlarındaki ABD
taktiğini bu kez Rusya izlemiş, ABD ve destekçisi batılı güçler ve onların
Ortadoğu’daki taşeronlarının başlattığı bu Hormonlu Arap BAHARI, sahadaki bu
emperyal güçleri ve karşılık bulmayan “ılımlı İslam” beklentilerinin radikal
İslam’la örtüşmesi, gerek moral olarak, gerekse strateji olarak bayağı
hırpalamış ve yormuş daha da ötesi Suriye’de çıkmaza sokmuştur.
Bugüne kadar uzaktan Suriye’ye destek sunan
Rusya rakiplerinin iyice demoralize olduğu ve yorulduğu bir anda kararlı ve
güçlü bir şekilde Ortadoğu’ya müdahale etmiştir. Rus Pençesi Ortadoğu’ya öyle
bir vuruş yapmıştır ki, savaş gemileri, savaş uçakları, gelişmiş füzeleri radar
sistemleriyle ve askeri birlikleriyle Suriye’ye yerleşmiştir ve bu oyunu ben
bozacağım mesajını başta ABD olmak üzere onun taşeronlarında (başta TÜRKİYE
yani AKPRTE, Arabistan ve Katar) IŞİD ve
diğer Esad karşıtı ABD beslemeli muhalefet güçlerini bombalayarak, bu
konudaki kararlılığını göstermiş bu da emperyal koalisyonda büyük bir şok
yaratmıştır.
Rus pençesi derken, Rusya´nın sembolü AYI´DIR,
Ayı´nın pençesi ise meşhurdur, vurduğu yerde iz bırakır. Ortadoğu’da artık
KARTLAR yeniden karılacaktır. Bu sadece Esad yönetiminin kalıcılığı ile ilgili
değil bu aynı zamanda ABD’nin Barzani üzerinden Kürtler üzerine oynadığı oyunun
kartlarının da yeniden karılacağını göstermiştir. AB ülkelerinde bunun ilk
etkisi Almanya Şansölyesi Merkel’in: “Rusya´sız çözümün Suriye’de olamayacağı
mealindeki açıklamalarıdır. Batı cephesinde dahi gedikler açan bir hamledir
Rusya’nın Suriye müdahalesi...
ABD Barzani üzerinden hem Türkiye Kürt
hareketini baskılarken hem de Suriye’deki Kürtleri baskılayarak kendi çıkarları
doğrultusunda Ortadoğu’daki çıkarları için kullanmaya çalışmaktadır.
Bu Irak’ta netleşmiş, Barış Süreci ile Türkiye’ye
HDP üzerinden AKP ile görüşmeler dayatılmış, Suriye’de ise PYD’yi IŞİD ile
sıkıştırarak gözdağı verip DAHOK toplantısı ile hem Türkiye ve hem de Suriye
Kürtlerine boyun eğdirerek Kobani direnişini bunların ardından destekleyerek
Kürtlere ölümü gösterip SITMAYA razı etmiştir.
Ama tüm bunlar “Ilımlı İslam” projesi
bağlantılı ABD politikaları idi. Bu politikalar çökünce ABD yönünü Ortadoğu ve
Kürtler özerinden Barzani başkanlığında oluşturulacak bir projesine angaje
oldu.
İşte böylesi bir dönemde Suriye’de Kürtlere
vur IŞİD’E kaç politikası izleyen koalisyon kurup ama IŞİD’E vurma yerine “Eğit
DONAT” adı altında dinci caniler silahlandırılarak, IŞİD ve NUSRA’yı
silahlandırarak daha da güçlendirdiler.
Rusya Devlet başkanının şu tespiti doğrudur:
“Suriye’de IŞİD’e karşı savaşan Esad ve Kürtlerdir”. İşte ABD kendi askeri yerine
savaşçı olarak sahada çarpıştırmak için Kürtleri bir silah olarak kullanmak
istiyor, Ortadoğu sahasında. Putin ise bu sözü ile aslında PYD nezdinde
bölgedeki tüm Kürtlere mesaj göndermiştir. Putin’in bu yaklaşımı şöyle
okunabilir:” Artık sahada ben de varım, ABD’ye mahkum değilsiniz, hem ben ABD
gibi ‘tavşana kaç tazıya tut’ politikası izlemiyorum, gelin yeni Suriye’de
Esad’ın yanında kurucu olarak siz de olun ve bu Ortadoğu bataklığından
kurtulalım”. El altından Rusya’nın Kürtlerle gizli görüşmelere başladığı
bilgisi de geliyor bu arada...
Rusya’nın Suriye’ye bu açık müdahalesi
karşısında ABD boş durmayacak tabi ki. Hele ABD’nin besleyip büyüttüğü İslamcı
caniler sürüsünü IŞİD, NUSRA, ÖSO demeden, ayırt etmeden hepsini vurmaya
başlaması ABD ve Batı’nın eteklerini tutuşturdu. Yapılan tüm açıklamalar,
sızlanmalar aslında Rusya’nın doğru bir yolda olduğunu gösteriyor. Vay efendim
IŞİD’İ değil de ılımlı muhalefeti vuruyormuş Rusya. Ulan beynamazlar, Rusya
Suriye devletinin ikili anlaşmalara dayanarak ve Birleşmiş Milletler hukukunu
gözeterek Suriye’nin yardım talebini kabul etmiş, kendi parlamentosundan onay
alarak Suriye’ye gelmiştir. Yani sen Suriye devletine karşı uluslararası hukuk
kurallarını BM kararlarını çiğneyerek dışarıdan getirdiğin caniler sürüsünü
yasal muhalefet ayakları ile pazarlayıp BM nezdinde tüm dünyanın tanıdığı bir
ülkeyi kendini YASAL savunma hakkına nasıl karşı çıkarsın.
Bu aralar Türkiye ve teslim olmuş bir
başkanlık sevdalısının açtığı yolla ABD İncirlik sonrası Diyarbakır askeri hava
üssüne de yerleşti. Almanya’dan TIRLARLA büyük bir askeri mühimmat sevkıyatın
başlatıldığı ve bölgede hareketliliğin üst noktada olduğu bilgileri de
yansıyor.
Rusya’nın Suriye’de açık meydan okumasının
yankılarını daha önümüzdeki günlerde de göreceğiz. Savaşı emperyal güçlerin
açıktan Suriye üzerinden Ortadoğu’da yürütecekleri netleşmiştir. Bu denklemin
içine yavaş yavaş Çin’in de gireceği söylentileri dolaşıyor. Tehlikeli bir
gidişat var. Tehlike Dünya emperyalizminin güç savaşına dönüştüreceği bir
izlenimi Suriye üzerinden göstermesidir...
Yani ABD Avrupa’dan İncirlik ve Diyarbakır’a
niye güç kaydırır, niye İncirlikte binlerce kişinin barınabileceği yapılar
yapmaya başlar.
Tabi tüm bunlar Rusya’nın şah çekmesiyle başlayan
ve de daha da kızışarak devam edecek yeni bir süreçtir. Rusya için Suriye
hayati öneme sahiptir. Yugoslavya parçalanıp, batısındaki eski Sovyet
ülkelerini kaybederek batıdan kuşatılmış durumda, Sıcak sulara inme ve
Ortadoğu’da söz sahibi olma ya da en azından orda güçlerden biri olmak
durumundaydı. Suriye’yi kaybetmesi demek Lazkiye’deki Tartus limanını kaybetmesi ve Karadeniz’i
aşamayan, güneyden de kuşatılarak tamamen soluksuz bırakılan bir ülke durumuna
düşecekti. bir güç olma iddiasını
yitirecekti...
Bir tarafta Rusya, Irak, İran, Hizbullah ve
Suriye var bu cepheyi geriden destekleyen ÇİN, diğer tarafta ise: ABD, Türkiye,
Arabistan, Katar ve AB ülkeleri. İnsanın aklına Dünya savaşlarında ortaya çıkan
devletler arası saflaşmaları getiriyor.
Tüm bu çatışmaları besleyen asıl sorun ise
iktisadi alanlardaki çekişmeleri de sayarsak bu gidişatın yaratacağı
tehlikeleri daha da önemseriz.
ABD bir yandan Çin’in önünü kesmeye çalışırken
diğer yandan da Avrupa’ya yeniden yığınak yaparak Rusya’yı sıkıştırmaya
çalışıyor.
Türkiye ise Yeni Osmanlıcılık rüyasından
uyanmadan tam bir bataklığın içinde debelenen bir zavallılığı sergiliyor. Hala
gelişmeleri okumaktan aciz, Hala “Rusya’nın Suriye’de sınırı da yoktur
Suriye’ye bu ilgisini anlayamıyorum” diyecek kadar derinlikte bir siyaset
anlayışı tarafından yönetiliyor bu ülke. Bir taraftan bir kişinin hırsı için
tekrar kirli savaşı başlatırken diğer yandan da toplumu, basına saldırılarla,
eleştirenleri fiziki darplarla, ülkenin yarısına yakın Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı yerleri Özel Güvenlikli Bölge adı altında, bırakın hukuku, insani
hiçbir belirtinin olmadığı savaş alanına çevirerek sivil halkı, çocukları vurur
arak, terörize ederek, korkuyu egemen kılarak seçim oyunuyla ayakta kalmaya
çalışıyor. Suçları o kadar çoğalmış ki iktidarda kalmaksızın ayakta
duramayacağını biliyor, kendisini Ortadoğu batağına süren güçler bu bağlamda
işlediği suçları aynı zamanda not eden ve uluslararası arenada yargılama
kartını kullanan güçler. Sınırdan geçirilen caniler, silahlar, hırsızlıklar her
şey biliniyor, bunun için ABD ne isterse yok demeden veren bırakın Ortadoğu’yu
Suriye’de bile ciddiye alınmayan ve deliğe süpürülme korkusuyla yaşayan bir
ülke yönetimi var ortada. Artık Ortadoğu’da Türkiye ne oyun kuran, ne oyuncu,
hatta figüranlık bile çok görülmekte.
ABD Türkiye yönetiminin bu zaaflı yanını o
kadar arsızca kullanmaktadir ki Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye çalışırken petrol
arzı ile oynayıp, Ukrayna’yı kaşıyıp, sıkıştırarak Türkiye’den kuşatarak Rusya’yı
da buna razı edeceğini ya da en azından Libya’daki gibi pasifize ederek
hareketsiz kılıp Ortadoğu’da bazı devletleri mezhep ve etnik temelde parçalara ayırıp kendine yararlı küçük devletçiklerle
bunların yanında İsrail güvenliği için görece daha büyük bir devlet yaratma
oyunu Rusya’nın satranç tahtasına geri dönüşü ile zora girmiş görünüyor....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder