Cumartesi, Ekim 31, 2015

Ege Üniversitesi Rektörüne...

Ege Üniversitesi Öğrencileri
İzmir...

Mektuba başlarken size iki şeyi hatırlatmakta fayda görüyoruz. Birincisi, üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip, içinde eğitim alan öğrencileriyle değer kazanan, özgür düşünce ve ifadenin simgesi olduğudur. İkincisi de, kendi adınıza açmış olduğunuz internet sitenizde yayımladığınız, “Neden Ege Üniversitesi?” isimli videoda söylemiş olduklarınız. Videoda üniversite öğrencilerine sıcak bir ortam, özgürce her aktivitenin gerçekleştirilebileceğini vadederken, öğrencileri çok iyi anladığınız iddiasını biri üniversite mezunu, diğeri yüksek lisans yapan iki kızınıza dayandırmaktasınız. Bunları hatırlatma ihtiyacımı merak edecek olursanız, bugün ve son 1 yılda yapmış olduğunuz uygulamalara göz atmanız merakınızı gidermeye yetecektir.
Malum tarihte, “Ege Üniversiteli olmanın ayrıcalığına sahip olmayan” onlarca kişi ve çevik kuvvet ekipleri üniversite içerisindeki yaşam alanlarımıza saldırdı. Bu ortaklaşa saldırının başrolünde satırlar, palalar, coplar ve plastik mermiler yanyana yer aldılar. Bir öğrenci hayatını kaybetti. Bu saldırının bedeli sizin tarafınızdan saldırıya uğramış biz öğrencilere ödetildi. Önce öğrencisi olduğumuz üniversiteye aşağılayıcı muamelelerle aranarak alındık. Sonra çayımızı içtiğimiz, şarkılar söylediğimiz, kitap okumak için bir araya geldiğimiz alanları yüksek “kamu malı” saçlara mahkum ettiniz. Bizleri bu durumu “Kitap okuyarak protesto ettiğimiz” gerekçesiyle soruşturmalara maruz bıraktınız. Bir üniversitede, okumanın en yasal olduğu eğitim kurumunda kitap okumanın ceza sebebi olmasını sağladınız. Büyük ihtimalle ilginç bir ilke imza attınız. Yetmedi kültürel etkinliklerimizi yasakladınız, belgesellerimize sansür geldi. Fakültelerimize girerken “makul şüpheli” uygulamalarıyla karşı karşıya bıraktınız. Bizlerin bile zor girdiği üniversiteye giren bir katil, yaşam alanlarımızı birlikte paylaştığımız hayvan dostlarımızı elini kolunu sallayarak katledebildi. Demek ki istese onca güvenlik önlemine rağmen bizlerin canına da kastedebilirdi. Donanımsız şekilde işsizliğe ilk adımı atmayı kutladığımız, mezuniyet törenlerini yasakladınız. Kısacası bir eğitim-öğretim yılı boyunca üniversiteyi bize dar ettiniz, yaşam alanlarımızı tahrip ettiniz, üniversiteyi kutuplaştırıp çay içmek için bir araya gelen her üç kişinin başına ÖGB ve sivilleri gönderdiniz.
Bize ait olan üniversiteye bu sene geri geldiğimizde, ihale ile yaptırdığınız “cezaevi” turnikeleriyle karşıladınız bizleri. Nedeni sözde güvenlikti. Sanki canımıza kastedenlerin turnikeye kart basmaya ihtiyacı varmış gibi...
Barışa, kardeşliğe, özgürlüğe düşman olanlar sadece üniversitelerde değildi elbette. Ankara’da barışı haykırmak isteyenlere bombalarla karşılık verildi. Arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi, abilerimizi/ablalarımızı kana susamış katillerin hırsı yüzünden kaybettik. Öfkelendik, üzüldük, lanet ettik. Üstelik bir de üniversite öğrencisiydik.
Bugün (26 Ekim) yitirdiklerimizi anmak istedik. Baskınızın, sevgisizliğinizin, korkunuzun rengiyle boyadığınız duvarları kaybettiklerimizin isimleriyle renklendirip, onları ölümsüzleştirmek istedik. Tehdit ettiniz. Oturup ağıtlar, türküler yakmak istedik. Üniversiteye silahlarla can almaya gelenlere kılını kıpırdatmayan, “Rektörden yetkili güvenlikten sorumlular” bizlere saldırdı, küfürler savurdu ve darbederek gözaltına alındı. Oysa silahsızdık. Sazımız vardı, türkülerimiz dilimizdeydi bir de kaybettiklerimizin acısı.
Sahi neresiydi üniversite? Baskının, şiddetin, yandaşlığın kol gezdiği, polisin ve özel güvenliğin rektörden izinli öğrencileri dövdüğü açık cezaevleri mi? Öğrencilerin yaşam alanlarının yok edildiği, kitap okuyanın, balon asanın soruşturmalara maruz kaldığı bir akıl hastanesi mi? Hadi bunlar bir dursun şurada. Peki ya sizin yakınlarınız, öldürülen arkadaşlarını anmak istediği için,  ana avrat küfür edilerek, yerde sürüklenerek okulda ne işi olduğuna akıl sır erdirilemeyen polislerce gözaltına alınsaydı ne olurdu tepkiniz?
Bizler bir lütfun, bağışlanacak bir özrün peşinde değiliz.
Bizler, insan onuruna yakışmayan cezaevi turnikelerini ve onun yanında getirilen kafesleri istemiyoruz. Üniversitemizde öğrencilerin bir arada olabildiği, birbirinden ayrıştırılıp kutuplaştırılmadığı bir sosyal yaşantı istiyoruz.
Bizler üniversitemizdeki yaşam alanlarımızda özgürce vakit geçirmek istiyoruz.
Bizler, kültürel, sanatsal etkinliklerimize sansür konularak, keyfi engellemelerle karşılaşmak istemiyoruz.
Bizler, iktidarların ve gerici zihniyetlerin üniversitelerimizde polis baskısı ve şiddetiyle oluşturduğu zihniyete karşı özgür düşüncenin hakim olduğu, bilimsel açıdan gelişkin bir akademik üniversite istiyoruz.
Özet olarak, BİLİMSEL, DEMOKRATİK, ÖZGÜR BİR ÜNİVERSİTE İSTİYORUZ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder