Pazar, Ağustos 20, 2023

Yazar Ali Rıza GELİRLİ : "Kibarca emekçiye yazma diyorlar "

Yazar ve şair Ali Rıza GELİRLİ,edebiyat ve çalışmalarıyla ilgili olarak Sur Ajans için sorularımızı yanıtladı...

RÖPORTAJ : İrfan ERDOĞAN/ALMANYA...

SORU : Ali Rıza hocam seninle çok uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz ve arkadaşlığımız olsa da hayat şartları bizleri birbirimizden tez ayırarak ayrı diyarlara savurduğu için birbirimizi haliyle iyi tanıyamadık. Onun için bize Ali Rıza Gelirli'yi nasıl anlatırsınız. Ali Rıza Gelirli kimdir?

Ali Rıza GELİRLİ : Sorunuza çok kısa bir cevap vermek isterim: Ali Rıza Gelirli bir hak savunucusudur. Evet, ben bir hak savunucusuyum. Börtü-böceğin, kurdun kuşun, ağacın, insanın hakkını savunmakla yükümlü sayıyorum kendimi. Bunların hiç birini diğerinin önüne koymuyorum. Keza bunların arasında bir hiyerarşik ilişki yoktur. Dikkat edilirse onların arasında sadece bir dostluk ilişkisi vadır. Yeryüzünü bu güne işte bu dostluk ilişkisi taşımıştır. Bu ilişkiyi bozan her tutum ve ideolojiye karşı olduğumu söyleyebilirim. Kendimi bir sıfatla tanımlamam istenirse, ekolojistim. Kaldı ki bir “Hak Savunucusu”nun başka türlü düşünmesi ve davranması beklenmez sanırım.

SORU : Birbirimizi tanıdığımız öğrencilik dönemlerinde de okumaya düşkünlüğünü biliyorum ancak yıllar sonra kitapların çıkmaya başlayınca o okumaya düşkünlüğünün sana neler kazandırdığını anlamıştım. Şöyle sorayım, yazmaya ne zaman karar verdin, nasıl ve ne şekilde başladın, bize yazma serüvenini anlatır mısın?


Ali Rıza GELİRLİ
: Yazmaya biraz geç başladığımı söyleyebilir. Yaklaşık yirmi beş otuz yıldır yazıyorum. Biraz da hayatın önüme koyduğu sorunlar vesile olmuştur diyeyim. Bu süreçte yazı benim için bir yaşam tarzına dönüştü. Ve giderek yazıyla hayata tutunur oldum. Hayatımın ancak böyle bir anlamı olabilirdi. Emekli olduktan sonra daha bir yoğunlaştım yazıya. Şimdi o benim için sanki bir uzuv adeta. Hani Saik Faik demiş ya: “yazmasaydım çıldıracaktım” işte tam da bu düzlemdeyim. Soruna birkaç yazarın yanıtından örnekler vereyim istersen: "Kimsenin söylemediğini söylemek zorunda olduğumuz için yazıyorum. Kimsenin söylemediğini söylemek, herkesin söylediğinin tersini söylemek anlamına gelir. Demek ki, yazmak tersini söylemek zevkidir."  Milen Kundera. Yada İsaac Asimov kulak verelim: "Hangi nedenle nefes alıyorsam, o sebeple yazıyorum. Zira yazma uğraşım olmazsa sanırım ölürüm" diyebilecek kadar yazmaya tutkuyla bağlı olduğunu belirtmiştir.” Bir de Carlos Fuentes dönelim: "Bu sorunun cevabı çok basit aslında. Çünkü yapmayı becerebildiğim ender şeylerden birisi." Tümüne katlıyorum. Bilmem anlatabildim mi?

SORU : Ali Rıza hocam, her alanda olduğu gibi bugün yazın ve edebiyat alanındaki sıkıntılar da malûm ancak yine de sormadan edemiyorum. Edebiyat ve yazın alanında gerçekten şikâyetçi olduğunuz neler var.  Neler söylemek istersiniz...?

Ali Rıza GELİRLİ : Türkiye’de yazan kişi olmak çok zor maalesef. “Büyük” yayınevi sıfatını elde etmiş yayınevlerinin önünden bile geçemiyoruz. Sizin yazdığınız metnin niteliğinden bağımsız olarak dikkate alınmıyorsunuz. Her yerde olduğu gibi orada da kafa kol ilişkisi, adamını bulma meselesi devreye giriyor. Kendi imkânlarınızla bastırmak istediğinizde ise maliyetlerin yüksekliği nedeniyle zorluk yaşanıyor. Hadi her zorluğu aştınız ve kitabınız basıldı diyelim, bu sefer de tanıtım sorunu devreye giriyor. Engelli bir yarıştayız diyelim… Bu konuda ne söylesek hep bir eksik kalacak.

SORU : Ali Rıza hocam, aynı zamanda bildiğim kadarıyla belediyeden emekli bir emekçisiniz.Çoğu insanlara çalışırken okuma yazma ve edebiyatla uğraşma lüks gelir hatta saçma görenler de oluyor. Mesela, "Günde 8 saat çalışacağım sonra da kalkıp kitap yazacağım. Başka işim mi yok " diyenlerin sayısı de az değil. Bu konuda okurlara neler söylemek istersiniz? Çalışan bir emekçi edebiyatla ilgilenemez mi? Ya da yazmak için başka bir işin olmaması mı lazım?

Ali Rıza GELİRLİ : Hemen baştan söylemeliyim: edebiyat,-ki ben ona yazma eylemi diyorum. Yazma eylemi belli bir oranda konfora ihtiyaç duyuyor. Zira yazmak için okumak gerekli, okumak için kitap/kaynak gerekli. Hadi bunları sağladınız diyelim, zaman gerekli. Türkiye şartlarında tüm bu “lüks”lere sahip olmak emekçi bir kişinin harcı değil maalesef. Konforu yerinde olan yüz metreyi engelsiz koşan bir koşucu gibi… Emekçi ise yüz metreyi engelli koşan bir koşucu gibi. Böyle bir mücadele/ yarış olabilir mi. Diyelim ki oldu; bu demokratik midir? Şimdi bu haksız bir rekabet değil mi? Kibarca emekçiye “yazma diyorlar.

SORU : Ali Rıza hocam çok merak ettiğim diğer bir konu da basım yayım alanı, bugün yazan insanların çoğunun en büyük sorunu ciddi anlamda yazdıktan sonra dosyalarına değer verip kitaplaştırmak için bir yayınevi bulamamaları. Aslında çok çeşitli nedenleri var ama sizce önemli nedenleri nedir?

Ali Rıza GELİRLİ : Yukarıda bahsettim ama özetleyeyim istersen: maddi koşullarla öznel koşulların çelişkisi diyelim.

SORU : Ali Rıza hocam, şimdiye kadar kaç kitap yazdınız. Kitaplarınızı yazarken nasıl yazdınız. Sonra kitaplarınızı okuduğum kadarıyla sosyal ve siyasal konulara parmak basarken birden şiir de kaleminizden çıktı. Bu nasıl oldu hocam? Sonra bu sıralar neler yapıyorsunuz, yeni bir çalışmanız var mı?

Ali Rıza GELİRLİ : Şimdiye karar üç tanesi şiir, biri roman, biri öykü, on biri de felsefe tarzında olmak üzere toplamda on altı kitabın yayımlandı. Şu an biri de bitme aşamasında. Bu sıralar queer teori ve ekoloji üzerine okuyorum

SORU : Ali Rıza hocam bu söyleşi için bana taaaa uzaklardan zaman ayırma zahmetine katlandığın için çok teşekkür eder bundan sonraki çalışmalarından başarılar diliyorum...

Ali Rıza GELİRLİ : Ne demek ben çok teşekkür ederim. Şahsıma göstermiş olduğun ilgi ve duyarlılık benim için çok kıymetli. Daha sık görüşmek umuduyla…

1 yorum: