Mine Soysal...
Sevgili Öğretmenim Halil Serkan Öz,
Sizi varlığınızda değil, yokluğunuzda tanımak varmış.
Ödüllerle taçlanan mesleğinizi nasıl sevdiğinizi, canla başla nasıl
sürdürdüğünüzü, öğrencilerinizin, meslektaşlarınızın tarifsiz elemiyle öğrendik.
Ülkenin, hatta dünyanın başka başka yerlerinde başınıza geleni duyan, hiç
tanımadığınız, bilmediğiniz milyonlarca insan gibi bizim de yüreğimiz kavruldu.
Matematik dersi zor sanılır. Oysa evrenin, düşüncenin,
varlığın matematiğini anlamak, tıpkı edebiyat gibi ömür boyu kullanılabilecek
sihirli bir değnek sunar. İş ki, insana bunu anlatabilen, gösteren cefakâr
öğretmenleri olsun. Siz bizim on yıllardır anlatmaya çalıştığımız bu mucizeyi
gerçek kılan öğretmenlerdendiniz. Ne acıdır ki, matematik dersini edebiyatla,
felsefeyle donattığınızı; zorlu ve acımasız bir geleceğe hazırlanan
öğrencilerinizi edebiyatın anlam zırhıyla kuşandırma gayretinizi yokluğunuzda
bildik.
Burası; kişisel seçimleri, hali tavrı, gündelik eğilimlere,
tektipleştirici eskimiş kurallara uymadığı ya da düşünceleri, kökeni, inancı
farklı olduğu için hakarete uğrayan, onuru kırılan, küçük düşürülen, fiziksel
şiddete uğrayan sayısız insanın ülkesi. Taş attığı için yargılanan, hunharca
dövülüp öldürülen, hatta kitap çalmakla suçlanmayı yediremeyip canına kıyan
çocukların ülkesi. Sabahları bir umut yeni güne başlayan, örselene örselene
akşamı eden, geceye kolu kanadı kırık teslim olan, mutsuz insanların ülkesi.
Neşeye, sevince, yeniliklere, sanata, bilime, huzura hasret; cesaretle korkaklık
arasında yalpalaya yalpalaya özgüvenini yitiren, zamanla boşvermişliğe yenik
düşen üzgün insanların çorak ülkesi… Oysa siz, bu kör talihi değiştirmeye
muktedir öğretmenlerdendiniz.
Babanızın, canı çekilmiş yüzündeki o dermansız acı
gözlerimizden, nice yüreği dağlayan o bilge çığlığı kulaklarımızdan silinmiyor:
“Ne diyeyim? Oğluma doyamadım. Siz söyleyin Yalova Valisi’ne, oğlum öldü. Rahat
olsun artık. ‘Anarşist’ oğlum öldü, rahat etsin. Öğretmenden anarşist olur mu?
Rahat etsin. Bu dünya ona da kalmaz. Aynen böyle söyleyin ona. İçim yanıyor…”
Bazen öyle anlar yaşanır ki, üzerinden zaman akıp geçmez;
kimse farkına varmasa bile, saatler sonsuza dek duruverir. Sizin gibi bir
öğretmeni yitirmek böylesi anlardan biriydi. Mesleğini layığıyla sürdüren,
onurlu, saygın, “anarşist” bir öğretmen olarak yaşama veda ettiğinizde,
adaletin, vicdanın, saygının nicedir zembereği boşalmış saati hepten durdu.
Sizden geriye kalan; sosyal medya sayfalarında, televizyon
ekranlarında asılı kalan son görüntünüz, fotoğraflardaki zerafetiniz, kişisel
deneyiminizden ustalıkla süzüldüğü belli kitap önerileriniz, barışı ve huzuru
dileyen alıntı paylaşımlarınız değil. Sizden geriye kalan, öğrencilerinizde
mühürlenen o derin sessizliğiniz. O sessizlik ki, çoktan toprağa, suya, havaya karıştı;
gelecek yaşamların can suyu oldu, tohumu oldu. Nice gence, nice öğretmene, nice aileye yol
gösteren alev alev bir iz oldunuz siz. Hepimiz izinizdeyiz...
NOT : Bu yazi Günisigi kitapligi adli sayfada yayinlanmistir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder