Ramazan ÖNCEL...
Başlığa bakınca
Dinci HIRSIZ Faşist AKP iktidarının Cemaat ile hesaplaşmasını
anlayabilirsiniz. Çünkü sıcağı sıcağına süren bir operasyon var. 17 Aralık
2013´de AKP iktidarı içindeki HIRSIZLIK, RÜŞVET ve Yolsuzluğu deşifre eden
operasyonların yıl dönümünde Cemaate yönelik AKP iktidarının başı
(Elbette AD değil kast edileni siz anladınız onu)bizzat Diktatörün ‘İnlerine
gireceğiz’ talimat olarak algılandı ki en sonunda 14.12.2014 tarihinde
düğmeye basıldı ve bu yazıyı kaleme aldığım 15 aralık günü bu saatlerde
operasyon kapsamlı bir şekilde yürütülüyordu.
HESAPLAŞMA
başlığı tabi ki bu operasyonları da kapsayan, yani Dinci HIRSIZ Faşist AKP
iktidarının eski iktidar ortağı CEMAAT ile de bir hesaplaşma içinde olduğunu
kapsamaktadır. Ama benim başlığa yüklediğim asıl anlam ise Dinci
HIRSIZ FAŞİST AKP iktidarının içinde Cumhuriyetin ileri (seküler) değerlerinin
de olduğu bütün ilerici sol ve sosyalist yurtsever kesimleri de içine alan açık
bir HESAPLAŞMAYA hazırlandığıdır.
Seküler Cumhuriyetin
kuruluş felsefesine itiraz edenlerin kökleri 1839 Tanzimat Fermanı öncesine
kadar uzanır. Batı eksenli ulusal devlet anlayışı çağdaş, sekülerizm ve
moderniteyi içselleştirirken; İslam dinini temel alan bu dinci kesim İmam
Gazali’nin skolastik düşüncesini temsil eden İslamın Dinci yorum ile; Batının
seküler modern çağdaş değerlerine karşı duran bir ortaçağ yobazlığı arasındaki
mücadeledir bu HESAPLAŞMANIN merkezinde olan. Osmanlı döneminden beri
Jöntürkler den Kuvvacılara uzanan mücadelenin; Osmanlının çöküşü sonrası
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yüzü batı değerlerine dönük (Sekülerizm,
Modernite) Ulus devleti modern Cumhuriyet olarak hayata geçirmesi ile birlikte
kökleri Osmanlıya uzanan bu Dinci Yobaz Gazali güruhu Cumhuriyetin kuruluş döneminde;
gerek kurtuluş savaşı sürecinde, gerekse sonrasında hep Osmanlı ve hilafet
özlemi ile yanıp tutuşmuşlardır. Yeşil ordu isyanından, Menemen’de Derviş
Mehmet isyanına, Kahraman Maraş tan Çorum ve Sivas Katliamına uzanan süreçte
hep bu dinci yobazlık ile Cumhuriyetin ileri değerleri ve onu daha ileri
taşımak isteyen sol ve sosyalistler arasında bir mücadele şeklinde geçmiştir...
Burjuva
Cumhuriyet kurucuları M.K. Atatürk’ün ölümü sonrası Cumhuriyetin ileri
değerlerine sahip çıkma yerine onu muhafazakarlık adına, sosyalist iktidar
korkusu ile sola yönelik baskı ve şiddeti gündemde tutarak merkez sağ
partilerle birlikte iktidarda kalmak için toplumu uyutma amaçlı dini yedirmeler
sonucu aslında kendi kurdukları Cumhuriyete ihanet ederek bu günlere gelinmesinde
önemli bir paya sahiptirler.
Cumhuriyet
tarihinde İslam dinin İmam Gazali skolastik dinci yobaz yorumu düşünce olarak
AKP iktidarı ile Osmanlı ve HİLAFET hayaline ilk defa bu kadar yakın olmuştur.
Bunun anlamı Türkiye’nin Cumhuriyetten kalan ileri değerler ile, ileri
değerleri savunan, onu daha da ileriye taşımak isteyenlere yönelik açık bir
tehlikeyi, açık bir hesaplaşmayı her an hayata geçirebilecekleri bir olanağa ve
güce kavuşmuş olmalarıdır. Son Milli Eğitim Şura kararları sanki Dini eğitim
şura kararları gibi olması, diktanın konuşmalarındaki açık tehditler, ‘ana
okulundan başlayarak yeni bir yaşam tarzının, Osmanlıca din derslerinin 1.
sınıftan itibaren zorunlu olması vb.’ dayatılması hep bu hesaplaşmaya yönelik
meydan okumalar olarak okunmalıdır...
Bu öyle bir güç
ki her gün çıkarılan TORBA yasalarla (En son çıkarılan Torba yasası, açık bir
polis devletini Tüm Yargıyı kendine bağlayacak şekilde çıkararak yürürlüğe
koymuştur. Bu gün yapılan Yargıtay ve Danıştay’a yeni seçilen yargıçlar artık
iktidarın da üstündeki şahsa bağlı olacak bir şekilde olanak yaratmıştır)
Meclisteki tüm
muhalefet partileri sadece bu oyunda figüran konumundadırlar. Oynanan bu oyunda
Kürt hareketi ve HDPKK kendini farklı gibi gösterse de maalesef asıl Bu İmam
Gazali İktidarını ayakta tutan temel güç konumundadır. Bunun farkında olup
olmadıklarını bilemem, ama bildiğim her seçimde buna benzer politikalarla AKP
iktidarının değirmenine su taşıdıklarıdır. Oysa AKP gericiliği seçimle falan
gitmez, daha önceki yazılarımda da yer yer vurguladım, AKP iktidarı diğer
burjuva iktidarlarına benzemez, bunların iktidar olma dışında başka şansları
yoktur, iktidarı kaybettikleri andan itibaren yolları SİLİVRİDEN geçeceğini en
iyi bunlar biliyor, onun için seçimleri her türlü hile, şantaj, akla gelmeyecek
çirkinlikleri göze alarak kazanacak anlayıştadırlar. AKP yobazlığı ancak halkın
ayağa kalkması ile gider.
Ama üzülerek
söylüyorum Kürt hareketi için yeni seçim politikalarına endeksli sinsi bir
Barış Süreci adlı oyun sahneye konulmuş, AKP´nin Anayasayı tek başına
değiştirecek milletvekilliği çoğunluğuna erişimini sağlayacak bir şeylerin daha
ocakta pişirildiğini görmemektedir. Cuma günü Taraf Yazarı Amberi Zaman:
‘Öcalan ile Erdoğan’ın anlaştığını, seçimlere HDP´nin parti olarak sokulacağını
ve böylece %10 barajının altında kalarak Kürdistan bölgesindeki tüm oyların AKP
hesabına geçerek Kürt bölgelerindeki milletvekilliğini AKP’nin kazanacağını;
Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa ulaşacağını’ yazmıştı. Buna komplo
teorisi olabilir derken, HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş Almanya´da bir
salon toplantısında Cumartesi günü HDP’nin seçimlere Parti olarak katılacağını
ve %10 barajını geçeceğini söyledi! İnsanın aklına her şey geliyor.
Pazar gününden bu
yana AKP Hükümeti diktanın bastırması ile dinci yobaz kesimde bir hesaplaşmayı
öne alarak akabinde AKP ve diktatöre muhalefet eden tüm kesimlere yöneleceğini
bunu da saklamadığını göstermektedir. Son dönemlerde diktatörün konuşmalarının
temeli hep bir hesaplaşmaya yönelik bir ortam hazırlama temelindedir.
Amaç suni bir
islami faşist devlet yaratma çabasıdır. Bunu Küba´da cami görmeden tutun tüm
keşif ve icatlarda islami izler arama sevdasına kadar toplumu yeni bir hayal
etrafında birleştirecek uç söylemlerdir bunlar. Bu hayal de İmam Gazali
yobazlığını temel alan islami yoruma dayalı orta çağ suni devletidir.
Onlar
hazırlanıyor hem de ciddi ciddi, bir yandan tüm emniyet teşkilatı, polis
alımları ve kendilerinden olamayanları temizleyerek polis devleti formatında
bir yapılanmaya giderken, jandarmayı da kendine bağlayarak TSK´dan gelecek
herhangi bir durumun önlemini alıyor. Diğer yandan ise sivil faşist dinci
güçleri hazırlayarak gelecekteki bu HESAPLAŞMAYA güç yığıyor...
Türkiye
sosyalistleri olarak bize düşen görev bu hesaplaşmaya önce kendimizi hazırlamak
sonra ise tüm halkı bu ortaçağ barbarlığına bu ortaçağ saldırısına karşı
örgütleyerek hazırlamak olmalıdır. Birleşik Haziran Hareketinin önünde
böylesine ağır ve ciddi bir durum vardır, bunu görerek bu günden yarına tüm muhalefet
güçlerini bu ortaçağ barbarlığına karşı Mücadeleye hazırlamalıdır. Artık şu
ulusalcı, şu Kürtçü, şu bilmem neci deme lüksümüz yoktur, hep birlikte ayağa
kalkarak yeni bir gezi ruhunu örgütlü bir devrim ruhuna dönüştürerek bu dinci
Faşist iktidar al aşağı edilmelidir, acil görevimiz budur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder