Çarşamba, Aralık 17, 2014

HESAPLAŞMA!

Ramazan ÖNCEL...
Başlığa bakınca Dinci HIRSIZ Faşist AKP iktidarının Cemaat ile  hesaplaşmasını anlayabilirsiniz. Çünkü sıcağı sıcağına süren bir operasyon var. 17 Aralık 2013´de AKP iktidarı içindeki  HIRSIZLIK, RÜŞVET ve Yolsuzluğu deşifre eden operasyonların yıl dönümünde  Cemaate yönelik AKP iktidarının başı (Elbette AD değil kast edileni siz anladınız onu)bizzat Diktatörün ‘İnlerine gireceğiz’ talimat olarak algılandı ki en sonunda  14.12.2014 tarihinde düğmeye basıldı ve bu yazıyı kaleme aldığım 15 aralık günü bu saatlerde operasyon kapsamlı bir şekilde yürütülüyordu.
HESAPLAŞMA başlığı tabi ki bu operasyonları da kapsayan, yani Dinci HIRSIZ Faşist AKP iktidarının eski iktidar ortağı CEMAAT ile de bir hesaplaşma içinde olduğunu kapsamaktadır.  Ama benim başlığa yüklediğim asıl anlam  ise Dinci HIRSIZ FAŞİST AKP iktidarının içinde Cumhuriyetin ileri (seküler) değerlerinin de olduğu bütün ilerici sol ve sosyalist yurtsever kesimleri de içine alan açık bir HESAPLAŞMAYA hazırlandığıdır.
Seküler Cumhuriyetin kuruluş felsefesine itiraz edenlerin kökleri 1839 Tanzimat Fermanı öncesine kadar uzanır. Batı eksenli ulusal devlet anlayışı çağdaş, sekülerizm ve moderniteyi içselleştirirken; İslam dinini temel alan bu dinci kesim İmam Gazali’nin skolastik düşüncesini temsil eden İslamın Dinci yorum ile; Batının seküler modern çağdaş değerlerine karşı duran bir ortaçağ yobazlığı arasındaki mücadeledir bu HESAPLAŞMANIN merkezinde olan. Osmanlı döneminden beri Jöntürkler den Kuvvacılara uzanan  mücadelenin; Osmanlının çöküşü sonrası Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yüzü  batı değerlerine dönük (Sekülerizm, Modernite) Ulus devleti modern Cumhuriyet olarak hayata geçirmesi ile birlikte kökleri Osmanlıya uzanan bu Dinci Yobaz Gazali güruhu Cumhuriyetin kuruluş döneminde; gerek kurtuluş savaşı sürecinde, gerekse sonrasında hep Osmanlı ve hilafet özlemi ile yanıp tutuşmuşlardır. Yeşil ordu isyanından, Menemen’de Derviş Mehmet isyanına, Kahraman Maraş tan Çorum ve Sivas Katliamına uzanan süreçte hep bu dinci yobazlık ile Cumhuriyetin ileri değerleri ve onu daha ileri taşımak isteyen sol ve sosyalistler arasında bir mücadele şeklinde geçmiştir...
Burjuva Cumhuriyet kurucuları M.K. Atatürk’ün ölümü sonrası Cumhuriyetin ileri değerlerine sahip çıkma yerine onu muhafazakarlık adına, sosyalist iktidar korkusu ile sola yönelik baskı ve şiddeti gündemde tutarak merkez sağ partilerle birlikte iktidarda kalmak için toplumu uyutma amaçlı dini yedirmeler sonucu aslında kendi kurdukları Cumhuriyete ihanet ederek bu günlere gelinmesinde önemli bir paya sahiptirler.
Cumhuriyet tarihinde İslam dinin İmam Gazali skolastik dinci yobaz yorumu düşünce olarak AKP iktidarı ile Osmanlı ve HİLAFET hayaline ilk defa bu kadar yakın olmuştur. Bunun anlamı Türkiye’nin Cumhuriyetten kalan ileri değerler ile, ileri değerleri savunan, onu daha da ileriye taşımak isteyenlere yönelik açık bir tehlikeyi, açık bir hesaplaşmayı her an hayata geçirebilecekleri bir olanağa ve güce kavuşmuş olmalarıdır. Son Milli Eğitim Şura kararları sanki Dini eğitim şura kararları gibi olması, diktanın konuşmalarındaki açık tehditler, ‘ana okulundan başlayarak yeni bir yaşam tarzının, Osmanlıca din derslerinin 1. sınıftan itibaren zorunlu olması vb.’ dayatılması hep bu hesaplaşmaya yönelik meydan okumalar olarak okunmalıdır...
Bu öyle bir güç ki her gün çıkarılan TORBA yasalarla (En son çıkarılan Torba yasası, açık bir polis devletini Tüm Yargıyı kendine bağlayacak şekilde çıkararak yürürlüğe koymuştur. Bu gün yapılan Yargıtay ve Danıştay’a yeni seçilen yargıçlar artık iktidarın da üstündeki şahsa bağlı olacak bir şekilde olanak yaratmıştır)
Meclisteki tüm muhalefet partileri sadece bu oyunda figüran konumundadırlar. Oynanan bu oyunda Kürt hareketi ve HDPKK kendini farklı gibi gösterse de maalesef asıl Bu İmam Gazali İktidarını ayakta tutan temel güç konumundadır. Bunun farkında olup olmadıklarını bilemem, ama bildiğim her seçimde buna benzer politikalarla AKP iktidarının değirmenine su taşıdıklarıdır. Oysa AKP gericiliği seçimle falan gitmez, daha önceki yazılarımda da yer yer vurguladım, AKP iktidarı diğer burjuva iktidarlarına benzemez, bunların iktidar olma dışında başka şansları yoktur, iktidarı kaybettikleri andan itibaren yolları SİLİVRİDEN geçeceğini en iyi bunlar biliyor, onun için seçimleri her türlü hile, şantaj, akla gelmeyecek çirkinlikleri göze alarak kazanacak anlayıştadırlar. AKP yobazlığı ancak halkın ayağa kalkması ile gider.
Ama üzülerek söylüyorum Kürt hareketi için yeni seçim politikalarına endeksli sinsi bir Barış Süreci adlı oyun sahneye konulmuş, AKP´nin Anayasayı tek başına değiştirecek milletvekilliği çoğunluğuna erişimini sağlayacak bir şeylerin daha ocakta pişirildiğini görmemektedir. Cuma günü Taraf Yazarı Amberi Zaman: ‘Öcalan ile Erdoğan’ın anlaştığını, seçimlere HDP´nin parti olarak sokulacağını ve böylece %10 barajının altında kalarak Kürdistan bölgesindeki tüm oyların AKP hesabına geçerek Kürt bölgelerindeki milletvekilliğini AKP’nin kazanacağını; Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa ulaşacağını’ yazmıştı. Buna komplo teorisi olabilir derken, HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş Almanya´da bir salon toplantısında Cumartesi günü HDP’nin seçimlere Parti olarak katılacağını ve %10 barajını geçeceğini söyledi! İnsanın aklına her şey geliyor.
Pazar gününden bu yana AKP Hükümeti diktanın bastırması ile dinci yobaz kesimde bir hesaplaşmayı öne alarak akabinde AKP ve diktatöre muhalefet eden tüm kesimlere yöneleceğini bunu da saklamadığını göstermektedir. Son dönemlerde diktatörün konuşmalarının temeli hep bir hesaplaşmaya yönelik bir ortam hazırlama temelindedir.
Amaç suni bir islami faşist devlet yaratma çabasıdır. Bunu Küba´da cami görmeden tutun tüm keşif ve icatlarda islami izler arama sevdasına kadar toplumu yeni bir hayal etrafında birleştirecek uç söylemlerdir bunlar. Bu hayal de İmam Gazali yobazlığını temel alan islami yoruma dayalı orta çağ suni devletidir.
Onlar hazırlanıyor hem de ciddi ciddi, bir yandan tüm emniyet teşkilatı, polis alımları ve kendilerinden olamayanları temizleyerek polis devleti formatında bir yapılanmaya giderken, jandarmayı da kendine bağlayarak TSK´dan gelecek herhangi bir durumun önlemini alıyor. Diğer yandan ise sivil faşist dinci güçleri hazırlayarak gelecekteki bu HESAPLAŞMAYA güç yığıyor...
Türkiye sosyalistleri olarak bize düşen görev bu hesaplaşmaya önce kendimizi hazırlamak sonra ise tüm halkı bu ortaçağ barbarlığına bu ortaçağ saldırısına karşı örgütleyerek hazırlamak olmalıdır. Birleşik Haziran Hareketinin önünde böylesine ağır ve ciddi bir durum vardır, bunu görerek bu günden yarına tüm muhalefet güçlerini bu ortaçağ barbarlığına karşı Mücadeleye hazırlamalıdır. Artık şu ulusalcı, şu Kürtçü, şu bilmem neci deme lüksümüz yoktur, hep birlikte ayağa kalkarak yeni bir gezi ruhunu örgütlü bir devrim ruhuna dönüştürerek bu dinci Faşist iktidar al aşağı edilmelidir, acil görevimiz budur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder