Cuma, Şubat 05, 2016

Dreyfus´u suçlayan, suçlular temize çıkamadılar...

Tahir CANAN´dan...
Ülkeyi yönetenler yasalık kurumsallıklarını “mevzuat amca” diye tanımladıktan sonra “mevzuata biz uymadık, mevzuatı bize uydurduk” demekteler! Arkasından da toplumu o ‘mevzuat Amca’larının önüne atarak kuralcı bir tutum takınarak insanları o mevzuata uymasını istemelerine ne demeliyiz? Hadi ayıklayalım bu pirincin taşını! Ayıklanmaz ki! Balık baştan kokar öz deyişi bu olsa gerek! Yasalara uymayanlar, yasaları tanımayanlar, insanları yasalara uymamakla suçluyorlar.
Sizler açıkça beyan ediyorsunuz: Mevzuata uymuyoruz diye! Hangi yüzle başkalarıni sizin uymadığınız yasalara uymamakla suçlayabilirsiniz? Bu yüzsüzler kendi gerçekliklerini görmeden başkalarını o yasalara uymasını istemekle de kalmıyorlar o hiçe saydıkları, kendilerine göre uyarladıkları yasaları kılıç haline getirip kafa kesmekteler! Raftan hiç indirmedikleri o yasal mevzuata göre herkese tırpan sallamaları ise tam anlamıyla trejik komik bir hal almakta. Bu yasalara uyulmadı diye herkesi suçlu ilan ederek ağır cezalara layık görmekteler. Buna yargılama denirse. Bu yargılamalardan önce önyargılar harekete geçerek peşinen insanları hain ilan ederek işe başlamaktalar!
Memleketimin gül yüzlü cemali bu dönmde dolap beygirine dönüşerek bu haliyle dünyaya açılmakta. O dünyadan bize yansıyan şeylerse: Güvensizlik, iki yüzlülük! Ve yıkıntılar altındaki savaş tablosu olsa gerek! Bütün bunlar da dindarlık kindarlık deyimiyle bütünleşerek önümüze konmakta. Bu güzel yurdumun gidişatı hergün biraz daha adım adım girdaba doğru çekilmesi bir salaklığın eseri olarak karşımıza çıkmakta… İşte Türkiye’deki mevzuat ve o mevzuatın başında olanların hali bu. O zaman bu meselenin neresinden tutsak elimizde kalacak. Gazetecilerin tutuklanması olayı mı yasalara uygun?
Yoksa IŞİD’e silah taşıyan TIR’lar mevzuatı mı uygun? Ya da Kürt bölgesinde dillere destan katliam senaryoları mı o yasal mevzuata uygun? Hadi hepsini geçelim ağacın kurdu içinde olur diyerek insanlara yapılan bunca alçaklığı bir kenara bırakarak düşünelim. Peki, O hayvanları katlederken onları hangi yasal mevzuata uydurarak topluca öldürdünüz. Bunu açıklayacak bir yetkili var mı? İnsanları, insanlığı öldürdüğünüz yetmedi bir de doğadaki diğer canlıları kirli, pis emelleriniz için öldürüyorsunuz. Sanırım bu kirli yüzünüzü teşhir edenlerde vatan haini olarak suçlanmayı çoktan hak etmişlerdir…
Gazetecilerin devlet sırrını korumak diye bir sorumluluğu olmadığını dava bittiğinde öğrenecek olsalar da adamların amacı topluma korku salmak olduğu için şimdi bolca üfürerek suç nevileri artırarak sıralamaktalar. Devlet sırrı denen şey : Devletin memurlarını bağlar. Gazetecilerin devlet sırrını koruma diye bir sorumluluğu yoktur. Tam tersine devlet sırrı denen şeyi ele geçirdiklerinde onu deşifre etmek diye bir sorumlulukları var. Çünkü, Devlet sırrı dedikleri şey zaten devletin kendi yasalarına uymayarak suç işlemesidir. Gazeteciler de bu suçu ortaya çıkararak yasadışına kaymış olan devleti yasal sınırlara gelmesi için toplum adına kamusal denetim görevi yapmaktalar.
Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Suç işleyenler başkalarını suçlayarak temize çıkamazlar. Fransa´da Yüzbaşı Dreyfus suçlayanlar Dreyfusu suçlayarak kendilerini temize çıkaramadılar. Buradan Dreyfus davası suçluların cezalanmasının önünde bir engel olamadığını hatırlatalım! Belki kıssadan hisse derler. Gazetecileri döverek suç dosyalarını ortadan kaldıramazlar. Bu yöneticilerin insanlık suçu işlediklerine dair belgeler yığınla! Hangisini gizleyip de aklanacaklar? Mızrak artık çuvala sığmaz olmuş! Tarih önünde er ya da geç hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Korkunun ecele faydası yok sözünü en çok siz bilirsiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder