Salı, Ocak 13, 2015

Dayan Charlie Hebdo! Katilleri yeneceğiz!

Cennet BİLEK yazdı...
Dayan Charlie Hebdo! Dayan, çünkü biz kazanacağız ve asla yıktığımız putların yerine geçmeyeceğiz. Neşteri, çekici ve kalemi asla elimizden bırakmayacağız! “...Ve o gecede babalarına şarap içirdiler ve büyük kız girip babası ile yattı. Ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Ve vaki oldu ki, ertesi gün büyük kız küçüğüne dedi: İşte, dün gece babamla yattım; bu gece de ona şarap içirelim ve babamızdan zürriyet yaşatmak için, gir, onunla yat. Ve o gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı. Ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Lut’un iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar.”
Bu uzun alıntı, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin kısmında Sodom ve Gomore şehrinden kaçan Lut peygamber ve kızlarının hikayesi. Eminim DAİŞ çetesi o dönemde yaşasaydı peygamber olarak gördükleri Lut’un penisini keser ve kızlarını da recm ederdi.
Putların arkasına sığınıp ki çağımızın zihin kötürümleri buna değer yargıları diyor- insan kellesi kesenlerin ve tek silahları kalemleri olan insanları şehrin orta yerinde kalaşnikof silahlarla katledenlerin bu eylemlerini “ama” ile başlayan bir cümleyle konuşmak, sanırım o katillerden daha da aşağılık bir duruma düşmekten ve katillerin yaptığını meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir. Çünkü her kim ki karşısındakini fikirlerinden ötürü yok ediyorsa ve o kişinin fiziksel bütünlüğüne zarar veriyorsa, yok ettiği ya da fiziksel zarar verdiği kişinin temel yaşam hakkını çiğniyordur.
Paris’teki katliama da ne yazık ki bu “ama” ile bakılıyor. “İslamcı aydınlar”, kendi yarattıkları İslamofobi kavramına sığınıyor. 1917’de kalmış “sol aydın” geçinen kafalar da, “Kapitalizm kendi belasını buldu” argümanına sığınıyor. Ne yazık ki bu iki kafa da bu sefer fena çuvallayacak.
Bu eylemin gerekçesini “ama” ile konuşmak, sanırım dinlerin ve ideolojilerin tarihsel varlık alanlarında yarattığı insan tipini bilmemek ya da bilip de bilmezlikten gelmek olsa gerek.
Putlarla ilgili Nietzsche ve Freud yüzyılın başında amansızca bir mücadele vermişti. O zamanki zulüm, sanırım daha fazlaydı. Freud’un “putları ortadan kaldıranın putlaşacağını” söylemesi de sanırım boşuna değildi. Ya da Nietzsche’nin, “Daha kendinizi aramadığınız bir zamanda beni buldunuz. Bütün inananlar böyle yapar. Onun için bütün inanmaların fazla kıymeti yoktur. Şimdi size derim ki: Beni kaybedin, kendinizi bulun. Ve beni hep inkar ettiğiniz zaman size dönmek dilerim.” Yazık ki Freud’un ve Nietzsche’nin bu değerlendirmelerini her iki kesim de hiç anlamamıştır. Çünkü öbür türlü bu ucuz ve ezbere değerlendirmeler ortaya çıkmazdı. Şunu da belirteyim: Freud ve Nietzsche adına seviniyorum; çünkü DAİŞ katilleri onların zamanında olsaydı, onları da bu fikirlerinden ötürü öldürürdü. Hypatia gibi, Jan Darck gibi bir sondan kaçamazlardı.
Freud yıllarca “neşterle” yatıp kalktı, Nietzsche ise “çekiçle”. Ve aslında o kuramlar, neşterin ve çekicin çocuklarıdır. Her ikisi de kimsenin ağızlarına dahi almaya cesaret edemediği kavramlar ve olgularla uğraştılar. Nietzsche, “Antichrist”i (Hristiyanlığa Lanet) yazdı. Freud, “Musa Denen Adam”ı yazdı ve Musa’nın aslında Yahudi değil bir Kıpti olduğunu söyledi.
Yazık ki çağımız aydınının 19. yüzyılın sonunda bunları söyleyenler karşısında utanma ve arlanma duygusu da körelmiş. O dönem de birileri “ama” bağlacına sığınabilir; “İslamofobi” ya da “kapitalizmin hastalıklı fikirleri” denilerek bu insanların fiziksel bütünlüğü ortadan kaldırılabilirdi.
Şimdi şunu merak ediyorum: Charlie Hebdo’nun çizgilerle yaptığı ile Nietzsche ve Freud’un kelimelerle dile getirdikleri arasında nasıl bir fark var? Günlerdir çok ama çok üzgünüm! Kendi kültürel dünyasını yok eden insan tipi ve bu insan tipinin eylemlerini meşrulaştırmak için bahane arayanlar ve dünyayı tek pencereden görüp öyle değerlendiren şaşı bakışlar beni daha da üzüyor. Herkes ufacık dünyalarına sığınmış. “Aklını kullanma cesareti”ni kullanmaya korkuyorlar; çünkü “Aman İslam’a, onların yarattığı putlara dil uzatmayalım” diyorlar.
Benim anlayamadığım, kendi kültürel dünyasına tecavüz eden katil sürüsü DAİŞ‘in bu eylemini ve Charlie Hebdo’nun tıpkı Nietzsche’nin yaptığı gibi çekiçle putları kırmasını görmemek ve şu tarzda, değer yargılarına dayanan değerlendirmeler yapmaktır:
“İşte! Charlie Hebdo’da Müslümanların değer yargılarına dokunmasaydı!”
“İnsanların kutsalına dokunursan sonun bu olur!”
“Öldürülenler kapitalist-emperyalist sistemin kurbanlarıdır!”
“Kapitalist sistem yarattığı canavarın hışmına uğramıştır.”
Doğrusu pes diyorum. Gerçekten çok üzgünüm. Bu zihniyetlerle aynı ülkede yaşamaktan utanç duyuyorum ve uzaklara, çok uzaklara uçmak istiyorum.
Yaralıyım ve canım acıyor. On karikatüristin aldığı kalaşnikof yaraları, benim de ruhumda hala yol alıyor. 1992 yılında karanlık güçler tarafından Silvan’da katledilen eşim Doktor Mehmet Emin’in o muhteşem beynine sıkılan o adi kurşunun acısını içimde hissettiriyor. Uğur Kaymaz’ın bedeni kalbura çevrilirken, Ceylan Önkol öldürülürken duyduğum acıyla kıvranıyorum. Sadece lanet okuyorum katillere ve onların eylemlerini “ama” bağlacına sığınıp kınayanlara.
Dayan Charlie Hebdo! Dayan, çünkü biz kazanacağız ve asla yıktığımız putların yerine geçmeyeceğiz. Neşteri, çekici ve kalemi asla elimizden bırakmayacağız.
CENNET BİLEK
 cntblk@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder