Cuma, Ekim 31, 2014

Sırça saraylardan talimatlarla halkların direnişini durduramazlar...


Ramazan GÖKAY´dan...
Sırça saraylara taşınan,Son padişah Vahdettin’in İstanbul'daki konağını dinlenme yeri olarak belirleyen Erdoğan´ın tüm çabası, seçime doğru yol alınırken kutuplaşmayı keskinleştirip ön plana çıkararak, milliyetçi oylarla 360 oyu bulup başkanlık sistemine geçerek tiranlığını taçlandırmak istemektedir..Meydanlarda paralel yalanı ile tezgah kuran her sıkıştıkça da paralel palavrasına başvuran Erdoğan “Bir de bunlara Haşhaşi demez mi ! " O dönemin öznel koşullarına baktığımızda Haşhaşiler Alamut kalesinde Katil Türk devleti Selçukluları bozguna uğratmıştı. Bozguna uğrayan Erdoğan da Fetullah gülen cemaatini de Haşhaşilere benzeterek bozguna uğradığını gizlemeye çalışmaktadır.
Oysa devletin paraleli falan olmaz Vergi koyucu devlet silahlı soygun örgütü olarak hem legal hem illegal olarak kontra'larıyla yola devam eder. Bu nedenle aralarındaki çatışma çıkar birliklerinin bozulmasından kaynaklı bir durumdur Yani hazineden geçinmek isteyenlerin iktidar erkini, halkların aleyhine ele geçirme çatışmasıdır
Seçim atmosferine girerken, yine paralel yalanlarıyla ülke halkları yeniden manüpüle edilmeye çalışılmaktadır Toplumun içine sürükleneceği kara bir tablo karşımızda dururken Kobani düştü düşecek diyen yerli kukla işbirlikçiler düşük yapmıştır.Dolayısıyla Erdoğan´ın psikolojisi bozguna uğratılmıştır..
Hala “zalim Esed gibi ekşimiş politikaları oynamaya çalışan Erdoğan ve ekibi şaşkın halde ona buna parmak sallamakta. Oraya buraya şaşkın biçimde saldırmaktadır. Tomalar alarak  Davutoğlu'nun bir Toma yakarsanız on Toma daha alırız derken verilmiş olan Toma ihalesini de ağzından kaçırmıştır. Halkların parasını çalıp üç parti halinde (20+20+25 paketler halinde 65 adet ) 10 milyon T.L karşılığında Toma alımı yapıp ihaleyi de eski milletvekili Katmerlerin sahip olduğu Katmerler şirketine peşkeş çekmiştir. Toplumun refah payını Toma'lara yatıracaksın !... Gaz alıp demokratik olun diyenlere sıkacaksın !... Sonra da hakkaniyetten dindarlıktan onurdan namustan söz edeceksin. Soma´da rezidans inşaatlarında maden ocaklarında patrondan yana yasalar çıkaracaksın ve ölenlere de "Allahtan rahmet dileyip Fıtratlarında vardı diyeceksin sonrada, Ermenek'te ki faciaya koruma ordularıyla gideceksin denmez de ne denir. Çünkü Ülkeyi düzgün yönetip ben haram yemedim diyenler halkın içine yalnız çıkarlar koruma ordularıyla değil...
Tarih boyunca Halk yığınları hep dolandırıcılar tarafından yönetilmiş ve hep dolandırıcılar tarafından soyularak zulme uğramıştır. Bu yapılırken Devlete egemen olan bir etnik yapı öne çıkarılmış diğer etnik guruplardan da biat edilmesi istenmiştir. Günümüzde tekçilik üzerinden siyaset yapmanın adı tam da edepsizliktir...
Günümüzde Devleti AKP´lileştiren iktidar, muhalif olan herkesi Vandallıkla suçlayarak, alfabeyi yeni öğrenen çocuklar gibi Vandalizm’i de kullanmayı pek sevmiştir. Bu noktada Vandallığa bir bakış atalım. Mesela kimliklerimizde din hanesi zorunluluğu ve zorunlu din dersi dayatmasıdır asıl vandallık . Toplumu aldatmanın, yağmanın talanın ayakkabı kutularının, çelik kasaların takipsizliğe uğratılarak kutusuyla birlikte sanığa iadesini öngören mahkeme kararını savunmak vandallıktır.. Güvenlikçi politikalar çerçevesinde çuvalla çıkarılan yasalarla Polisin yetkilerini artırıp "SS" ordusu oluşturmak, bunu da bağırıp çağırmakla gizlemektir vandallık. Doğa´yı katledip ağaç keserek, ormanları rant alanına dönüştürüp sonrada “iki buçuk milyon ağacı biz diktik beee” diyebilmiş olmaktır vandallık. Sularımızı borulara bağlayıp ticarileştirmektir vandallık. Yeraltı yerüstü zenginliklerimizi özel ellere peşkeş çekip sonrada kalkınıyoruz demektir vandallık. Halkların zenginliği olan kamu mallarını özel ellere sunup o parayı yatırıma dönüştürmek yerine iç etmektir vandallık. Haksızlığa hukuksuzluğa dur diyenlere Tomalarla gazlarla saldırmak sonra da demokratik talepleri olanlara "Tencere Tava hep aynı hava" diyerek hafife almaktır vandallık. Hepsinden önemlisi Kürt´lere karşı kullanılan diplomasi dilinden uzak bir dilin kullanılmasıdır vandallık.
Bu dil Tarihin her döneminde başta Kürtler Ezidiler olmak üzere Ermeniler ve diğer halklar zulme ve kırıma uğratmıştır. İktidar olan Erdoğan halkların parasını IŞID gibi it sürüsüne transfer ederek Kürt düşmanı en son kırımcı olarak tarihe kara bir kişilik olarak yazılacaktır.. Unutmayın ki Kürtler siyasi olarak birleşik değilse ve coğrafi olarak birbirlerinden uzak olsa bile, tek ruhları vardır ve o ruhun parçaları bu coğrafyaya dağılmış bir bütünü tamamlar. Bütünüyle AKP’nin de ortak olduğu katliamların stratejik hedefi Emperyalistler adına Orta doğudaki enerji kaynaklarını Suriye üzerinden bir koridor ile Akdeniz’e taşıyabilmektir.
Ancak onurlu Kobane direnişi AKP eliyle şekillenecek senaryoyu bozmuş tökezletmiştir. Bölgedeki Kürtleri ve IŞİD’i bu noktaya getirenler suçüstü olmuştur. Koalisyona katılmamakta direnen Erdoğan ABD dönüşü bu direncini kaybetmek zorunda kalmıştır. U dönüşü yapmıştır. Diplomasi dili yerine mahalle kabadayısı dili kullanan Erdoğan ve yandaşları açıkça yenilmiştir. Bu bir çöküşün kendisidir.
Kısaca Suriye Devleti dağılmadıkça ve Ruslar Doğu Akdeniz’den çekilmedikçe AKP ´nin çöküşü de hızlanacaktır bu olmadıkça da Laskiye limanından Akdeniz’e güvenli petrol sevkiyatının yapılması pek mümkün görünmemektedir..
Şeytani ve çıkarcı projeye karşılık Kobane’deki onurlu direnişi artık dört ayrı sınırlar içerisinde kalan ve akraba olan Kürt’lerin orta doğuda söz sahibi olacağı gün yakındır. Dünyada Kürtlerin itibarı artmış AKP ile Türkiye’devletinin itibarı küçülmüştür. Kimsenin bu yükselişi durdurmaya gücü yetmeyecektir. Kürtler onurlu direnişleriyle AKP´ye şu mesajı da vermiştir” Vurun ulan vurun ben kolay ölmem” demiştir...
Fotograf: Ferit Demir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder